Montag, 3. Mai 2010

28 Agustos 2009 Yeni Özgürpolitika Söyleşi


Birçok sanatçıya gitar çalarken tanıdığımız müzisyen Merdan, Kürt müziği ile gelişigüzel uğraşanları eleştirerek, “Sanatçı mıdır, okuyucu mudur, solist midir, müzisyen midir? Bunların hiç birisi midir? Bir tanım koyamıyorsun, çünkü geldiği eğitim sistemi eklektik” diyor.
Merdan, uzun süredir profesyonel anlamda müzik yapan ve aynı zamanda birçok albüme de aranjörlük yapan bir isim. Sanatçı, müziğin yanında halk oyunlarında da profesyonel olarak yıllarca eğitmenlik yaptı. Şu anda çok sayıda sanatçıya gitarıyla eşlik eden Merdan, aranjölük ve tonmaisterlik de yapıyor. 2 yıldır kendi stüdyosunda Kürt sanatçılarına albüm yapan Merdan ile çalışmaları üzerine konuştuk. Tabii ki birçok müzik grubunun kurucularından olması dolayısıyla grup müziğinin neden gerilediğini ve Kürt sanatçıların, içinde bulunduğu sıkıntıları da ele aldık.

Müzikle aşinalığınız ne zaman başladı?

Klasik bir cevap olacak ama çocukluğumdan itibaren diyebilirim. Şöyle ki, 6 erkek kardeş olan ailenin en küçüğüyüm ve ailede herkes bağlama çalıyor. Daha doğrusu yaptığı diğer işlerin yanında müzikle de uğraşıyor. Alevi kökenli bir aileden geldiğim için müziğin içerisinde doğal olarak yetiştim ve küçüklükten beri bağlama çalıyorum. Lise yıllarına kadar aile içerisinde geleneksel olarak müzikle ilgilendim.

Profosyönellik ne zaman başladı?

Bağlamanın dışında başka tınılarda ilgimi çekmeye başladığı dönem profosyöneliğe doğru ilk yöneldiğim yıllardı. Üniversite okuyan abilerim tatilde eve döndükleri zaman dinlemiş oldukları farklı müzikler ilgimi çekiyordu. Mesela ortaöğrenim döneminde Rodrigo'nun Gitar Konçertosu'nu ilk defa dinlediğimde, Gitar'ın nekadar güzel bir enstruman olduğunu ve ne güzel tonlar çıkardığını hissettim. Aynı zamanda bağlamanın yanında başka enstrumanlarda öğrenme isteğim o zaman gelişti. Bu diyebilirimki profosyönelliğe ilk adım oldu. Lise 3'te de ilk Gitarım oldu. Ve ondan sonrada yaşamımı profesyonel müzik yapmaya adadım diyebilirim.

İstanbul'dayken de profesyonel müzik yapıyordunuz, MKM ve benzeri çalışmalarda da yer aldınız. Daha sonra Avrupa'ya geldiniz. O dönemi biraz anlatırmısını? O dönemde neler oldu da ondan sonra Avrupa'ya gelme ihtiyacı duydunuz?

İstanbul'a gelmeden önce Maraş'ta okuduğum yıl Maraş yöresi oynayarak, halkoyunlarınada başlamış oldum. Lise 3'te İstanbul'a geldiğim zaman Halk Evleri dönemi vardı. Her mahallede her bölgede Halk Evleri açılıyordu. Bende Bakırköy Halk Evi'nde halkoyunları ve müzik gruplarında yer aldım. Bir grup arkadaşla müzik çalışmaları yapıyorduk. Ayrıca halkoyunlarında Amed, Adıyaman, Bitlis, Antep, Silifke gibi değişik yöre oyunlarını orada öğrendim ve sonraki yıllarda Amed yöresi ile eğitmenlik yaptım. O dönem 1991'in başına kadar sürdü. 1991'de ilk defa İstanbul'da Newroz kutlaması olacaktı. Ben ve Rotinda aynı müzik grubunda katılmıştık. O yılın sonuna doğru, Mezopotamya Kültür Merkezi(MKM) açıldı. MKM'nin ilk açılış kadrosundaydım. Ondan sonraki müzikal ve halkoyunları çalışmalarım, MKM içerisinde geçti. O dönemde aynı zamanda aranjörlüğe başladım.

O dönemde aranjörlüğe başlamak sizin için erken olmadımı?

Bizim Kürt camiasında yapılan albüm işleri Stüdyo aşamasında götürülüp başka aranjörlere, başka stüdyolara teslim ediliyordu. Resmen bizim melodileri götürüp teslim ediyorduk, o insanlar müzikal alt yapısını belirliyorlardı. Renk olarak başkalarının renkleri vardı, duyguları vardı. Bunu gördüğüm an, - ilk yaptığımız albümdü Koma Mezra Botan'nın ''Çar Sterk''. MKM'nin ilk albümüdür - dedim bundan sonraki işlerin hiçbirinde başka bir aranjöre duygularımı teslim edemem. Kendi duygularımı kendim aranje etmem lazım. Ve hemen kuruma tekniki bazı şeyler aldık. Bilgisayar bir kaç teknik enstruman alındı. Hatırlıyorum 3 ay gece gündüz MKM'den çıkmadan orda aranje öğreniyordum. Avantajım şuydu; Gitar çalmayı biliyordum, harmoni öğrenmiştim. Aranjeyi çabuk öğrenebilirdim. Bilgisayar bilmiyordum, bilgisayar öğrendim, aranje öğrendim ve 3 ay sonra ''Koma Gulen Mezran Botan'ın ''Gunde me'' parçasının olduğu albümü yaptık. Daha sonrasında Koma Azad'ın ''Şemal'' albümünü yaptım. Koma Amed grubunda yer aldığım dönemdi. Sonra ''Agir u Mirov'' albümü oldu. Koma Şirwan'ın ''Reşo'' albümü. Bu arada MKM'de tiyatro müziğide yaptım. Ve Urfa'daki Karacadağ Radyosunun Cıngıl müziklerini. Daha sonrasında buraya 93'de konser için geldik. 95'de televizyon açılmıştı ve bizde Koma Amed olarak konser amaçlı gelmiştik. Benim burda kalma gibi bir niyetim yoktu. Burda stüdyo alınmıştı, Akademinin müzik stüdyosu ve işletecek, yani o işleri yapacak kimse yoktu. Aranjör, tonmeisterlikten de anlayan kimse yoktu bir nevi o amaçla burda kaldım.

İhtiyaçtan dolayı burda kaldınız?

İhtiyaçtan dolayı burda kaldım diyelim. Aslında grubumuzun, Koma Amed'in ilk parçalanma dönemi o dur. İlk gruptan ayrılmak zorunda kalan bendim. Serhat, sonrasında Memo ve Süleyman'da buraya gelmek zorunda kaldı. Ve Koma Amed dağıldı.

Az önce aranjörlükten bahsettiniz. Bu konuyu biraz daha açarmısınız?

Mesela insan aranje yaparken neye dikkat etmesi gerekiyor? Esas olan parçanın özündeki var olan melodisi. Kürtçe otantik paçalarda dikkat edin bir tane dar melodi vardır ve o melodi kendisini tekrar eder. Bunun aranje yapılması kolay gibi görünür ama zordur. Şundan dolayı; daha önce yapılmamıştır, bir aranje stili yoktur onun için siz bunu yeniden yaratmanız gerekir. Bunu yaparkende melodinin özüne dikkat etmezseniz, bozarsınız. Melodinin makamsal yapısı ve ritimsel özelliği nedir? Hangi yöreye aittir ve o yörenin ritimsel yapısı, makamsal yapısı nedir? Onun içerisinden çıkaracağınız armoni nedir? bunları iyi bilmeniz gerek. Yoksa, isterseniz otantik enstruman kullanın o parçayı bozarsınız. Fakat iyi yaparsanız, isterseniz dünyanın neresindeki enstrumanı kulanırsanız kullanın o parçayı bozmazsınız. Mesela Çarnewa'nın ''Mak'' albümündeki ''Melli'' parçası; küçük bir melodidir. Ama baştaki gitarı dinleyen insanlar diyorki ne kadar yakışmış. Oysa ki, çalan Gitar. Ama melodiyle o kadar içiçe geçmişki, melodiyi bozmuyor ritim yapısını bozmuyor, harmonik yapısını destekliyor. Onun için orda bir zenginleşme, evrenselleşme var ama bozularak değil. Yerelden evrenselliğe katkı var orda. Evrensellik de aslında bu noktada anlamlıdır. Sen kendi özünden birşey evrenselliğe katıyorsan evrenselliktir. İnsanlar bazen evrensellik ile sentezi karıştırıyor. Başka uluslarla yapabileceğinin adı sentezdir. Sen ve onun birleşiminden çıkan şey sentez olur, onunda kendine göre yeri ve anlamı vardir. Ama sen kendinden birşeyler evrenselliğe kazandırabiliryorsan, taşıyabiliyorsan, başkaları dinleyip senin yaptıklarını sevebiliyorsa o zaman onun adı evrenselliğe taşınan senin rengindir. Bunuda nerde ve nasıl yapacağını iyi bilmesi lazım bir Aranjörün.

Bir çok grupta yer aldınız ve kuruculuğunu yaptınız. Halk oyunlarında oynadınız, Tonmeisterlik yapıyorsunuz, uzun bir süredir aranjörlük yapıyorsunuz. Şuanda da studyo açmışsınız ve başkalarının albümlerinide yapıyorsunuz. Kaçtane albüm yaptınız? Veya kaç grupta yer aldınız?

Aşağı yukarı 20-25'e yakın albümde aranjörlük ve tonmeisterlik yaptım. Mesela bunlardan bazıları; Çarnewa'nın son albümü ''Ziz'', önceki albümü ''Mak'', Beser Şahin'in ''Roj'' albümü, 96 yılındaki festival albümü, Dilovan'ın "Perişan" ,Şehribana Kurdi, Eylem, Zarife Zerrin, Şener Yıldız, Xemgin Birhat "Heval", Mikail Aslan "Zernkut" -tonmeisterlik-, ve yukarda saydığım Istanbul MKM döneminde yaptığım albümler. Şuanda da Beser Şahin'in yeni albümünü çalışıyorum. Bunun yanında koro çalışmaları ve müzik eğitmenliği de yaptım. Hala da Gitar dersi veriyorum. Ve benim sevdiğim şey, grup müziği yapmak. Çünkü grup müziği yaparken müziğin özünde varolan demokrasi, harmoni, uyum daha önemli ve grup müziği yapmak insana daha çok zevk veriyor. 7 tane grupta yer aldım diyebilirim. Bunlardan sayarsam MKM öncesi bir grup, MKM'de Koma Mezra Botan, Koma Amed, burda Şehit Serhat ve birkac arkadaşla Koma Ciwanen Berxwedan sonra Berfina Besta, Koma Dilanar, birtanede Halk Evleri döneminde toplam 7 grupta yer aldım. Simdi bir kaç Solistlede sahneye çıkıyorum. Gitar çalıyorum sahnede.

Grup müziğine gelmek istiyorum. Sizde uzun bir süre grup müziği yaptınız için sormak istiyorum, son dönemlerde grup müziğinde bir gerileme var. Bu neden kaynaklanıyor?

Bir döneme kadar grup müziği revaçtaydı. Grup müziği yaptığınızda birlikte düşünüp karar verdiğiniz paylaştığınız birşeyler oluyor. Onu yaptığınız zamanda, hiç kimsenin digerinden öne çıkma isteği yada geri kalma durumu olamaz. Hep birlikte estetik anlayışınız gelişir. Birlikte yaptığınız müzik daha uyumlu olur. Bir dönem bizler felsefe, müziğin felsefesi, tarihi, sanat tarihini araştırır ve bunlara göre de müzik yapmayı isterdik, yapardıkta. Ayni zamanda kendimizi müzikal olarakda geliştirip bunları birbirimize aktarırdık. Ama şimdiki döneme bakıyorum, insanlar çok fazla müziğin tarihçesi felsefesiyle ilgili değilde daha çok popüleritesiyle ilgililer. Popülerlik biraz bireyseldir. Hani starlaşmak biraz kişiseldir. Orda müzikal paylaşım azalır. Herkes bir kişiye hizmet eder. O da solisttir. Onun için o grup paylaşımı dönemi geride kaldı biraz.

Paylaşım sorunu var diyorsunuz?

Evet, paylaşım sorunu var. Yani müziği paylaşım sorunu var. Herkeste biraz bencillikte diyebilirim. Ben öne çıkayım, ben diyim, ben olayım, herkes bana hizmet etsin. Ben ben ben olgusu yani egoizm, sonrasıda insanlar gelip yaptıgın müzigi degil seni paylasmaya çalışır.

Kimi zaman Kürt müziğinin gelişimi yönünde eleştiriler duyuyoruz. Kürt sanatçılarının sanatsal gelişimini nasıl buluyorsunuz?

Şöyle bir şey varki, insan direk bugünü bügünün içersinden bakarak değerlendirmeye kalktığı zaman ya doğru bir sonuca gitmez, yada bir çıkmaza girebilir. Nereseni eleştireyim, neyini eleştireyim diye bir konuma girer çünkü. Bakar "sanatçı"nın sanatsal yeteneğine, yaşamsal duruşuna gerci bireyseldir kendisini ilgiledirir diyebilirsiniz ama insanın yaşama bakış felsefesi sonuçta müziğinide etkiliyor ve belirliyor. Her yönüyle bakacak olursan, çıkmaza girebilir insan. Çünkü hiç bir kritere oturtamazsın. Sanatçı herhangi bir eğitim sisteminden geçmiş olsa, onu daha çok anlayabilirsin. Bu budur diye bilirsin. Bizimkilerinde anlatılmaz bir durum var. Tanım koyamıyorsun. Sanatçımıdır, değilmidir? Okuyucumudur, solistmidir, müzisyenmidir? Bunların hiç birisimidir? Bir tanım koyamıyorsun çünkü geldiği eğitim sistemi eklektik. Şurdan burdan bunu almış, yarı halk müziği almış yarı almamış, birazı halk müziği birazı arabesk,birazı batı, birazı şu birazı bu. Buda kurumsal bir sistemden bir okuldan geçmediği için yada bir ekoldan etkilenmediği için. Diyelim hani devletin yoktur, okulun yoktur ama ekol olmuş insanların vardır ve senin ulusallığını çok iyi yansıtıyordur ondan etkilenirsin. O senin için bir okul olur. Ekoldur ama senin için okul olur. Yada bunlarin hicbiri yoktur akdemik sistemler iflas etmiştir sende tutar sana ihtiyaç olduğunu düşündügün şeyleri öğrenirsin, bunun için kendi imkanlarını oluşturursun. Şimdi bizdeki ekollerde tam oturmadığı için gelişen insanlar hep eklektik gelişiyor ve kendi bireysel istemleri yada nebileyim kendilerini geliştirebildikleri oranda var olabiliyorlar. Onun içinde emek vermesi gerekiyor. Yani daha çok öğrenmesi gerekiyor, daha çok ulusal müziği tanıması gerekiyor, daha çok müzik ve sanat tarihi okuması gerekiyor. Daha çok sosyoloji, genel tarih ve genel kültür okuması gerekiyor. Bu anlamıylada Kürt sanatçısını, Kürt Müziğini şu günden değerlendirmek zor biraz. Ama eskiden bahsetsen, mesela desenki bir Dengbej nasıl olunurdu? Şuanda önüne çıkan herkes diyorki, ben dengbejim, ben stranbejim, ben türkü yapıyorum. Eskiden öyle Dengbejler cemaatine gelip hemen ilk günden denbeji söyleyen bir insan yok, öyle hemen kabul görmez. Söyleyemezde zaten! Onun eğitiminden geçmesi lazım. Geleneksel eğitim türü neydi? Dengbejler söyler cemaat orda oturur aralarından orda eğitilirler. Yani usta-çırak sistemi gibi ve usta destur vermeden çırak cemaatin karşısında söyleyemez.Yavaş yavaş. 4 yıl 5 yıl 10 yıl sonra artık oranın içerisinden eğitilmiş yeni bir dengbej olarak çıkar. Bizde böyle değilki, hemen bir türkü öğrenen çıkıyor ben stranbejim diyor. Hangi dengbejden destur almış. Yada şimdinin hangi otorite olabilecek kurumundan geçmiş. Şimdi bu noktada da eleştirsen çok katı olursun yerle bir edersin.

Yaşanan eksiklikler nelerdir ? Bazı cevaplar verdiniz ama bunu ana başlıklarıyla anlatırsanız ne dersiniz?

Bireyin kendini geliştirmesi konusunda büyük bir eksiklik var. Kendinden memnun olma durumu var. Eğer kendini okadar yoğun geliştiremiyorsan da kendine küçük hedefler koymalısın. Ben yorumcuyum, stranbejim; iyi stran oku. Hedefin bu olsun. herkes besteci olamaz, herkes iyi yorumcu olamaz, herkes aranjör olamaz, herkes tonmeister olamaz, herkes bilmem şu olamaz. Kendine küçük hedefler koyması lazım insanların. Bakıyorsun şuanda herkes herşey. Bir tonmeister kalkıyor ben aranjörüm diye iddia edebiliyor. Yada bir stranbej kalkıp aranje yapmaya çalışıyor, beste yapmaya çalışıyor komik oluyor. Yakışmıyor. Bu noktada da ilk hedef ne yapmak istiyorsa onu başarılı yapması gerekiyor insanın. Aranjörse iyi arenje yapsın, yapamıyorsada yapmasın. Stranbejsede iyi stran okusun. Sonrası eğer iyi stran okuyorsa albüm yapsın. Ve doğru aranjörlerle çalışın. Kendisi iyi stran okuyacak, gidecek doğru aranjörlerle çalışacak. Bizde çok şey karıştırılıyor, diyorumya; her enstruman çalanı, her bilgisayarın önüne oturanı Aranjör zannediyor herkes. Yada komponist, bunlar birbirine karıştırılıyor. Enstrumantalist olmak ayrı bir şey, Aranjör, harmoni yazmak, ritim bilgisi bilmek, makam bilmek bunlar ayrı şeyler. İyi enstruman çalan gelir albümde çalar, görevi budur. İyi okuyucu albümünde iyi okur. İyi aranjör olan albümü iyi aranje eder, iyi komponist daha üst boyutta hem beste yapar hem aranjörün yaptıgını yapar, iyi tonmeisterde bunları güzel tonlar. Bu işin albüm CD boyutudur. Demek istediğimin özü şudur: Herkes yaptığı işi iyi yapması gerekiyor. Ve heran ögrenmeye açık olması gerekiyor.


Güney Kürdistan'da Müzik anlamında araştırma ve derlemelerde bulunmuştunuz. Bunlarla ilgili herhangi bir projeniz oldumu veya varmı? Ne oldu o derlemelere?

Aslında belki insan derlemenin sebebinede değinmesi lazım. Şöyle birşeyki, insan kendinde ne eksik görürse onun üzerine gider. Ben kendimde ulusal yönün eksik olduğunu gördüğüm zaman o yönü tamamlamak için çaba sarf ettim. Yoksa tamam ben alevi müziği, deyişler, bağlama biliyorum, gitar öğrendim, batı müziği öğrendim, aranje öğrendim bir yandan da sürekli yıllarca halkoyunlarıyla ilgileniyordum. Halkoyunları insanların ulusal yönünü daha cok geliştirir. Her yörenin ritmini bilirsiniz, melodilerni bilirsiniz. Ama bu tek başına yetmediği zaman her yörenin kilamlarını, stranlarını, çiroklarını, herşeyini hepsini bilmeniz gerektiğini hissetiğiniz zaman ne yaparsınız? Eğer bir arşiviniz veya kaynağınız kitaplarınız yoksa, bir folklorcu kafasıyla düşünüp derleme yaparsınız. Güney'e ilk gittiğimizde ben fazla ümitli değildim. Hani Güney'de fazla birşey bulabilirmiyiz, belki araplaşmıştır diye kafamdan geçiyordu. Ama yanılgıya uğradık. Çok şey bulduk. Bunuda Ozan Cömert arkadaşın şehit olan oğlu Sinan'la beraber yaptık. Proje benim projemdi ama onunla beraber yapmak istedim. Oda yanımda bulundu çünkü eski bir gazeteciydi. Müziklede ugraşmıştı bir dönem. Oranın ücra yerlerine gittiğimizde mesela koçer köylerine gittiğimizde hala doğa ile içiçe yaşadıklarını gördük. O köylerde Radyo Televizyon bile yoktu. 50 yıl öncesinin geldikleri Cudi dağının karşısında oraya hasretle bakarak yaşıyorlar ve bütün herşeyleri doğa içerisinde. Geleneklerini olduğu gibi korumuşlar. Bizim için çok sevindirici oldu. O derleme baya verimli oldu. Yaklaşık 800 tane kaset toparladım. Bunlardan 150 tanesi direk kendi kayıtlarımızdı. Hem video kaydı hem normal kaset kaydı yapıyorduk. Bunların içersinde stranlar, dengbeji türleri, çiroklar, meseloklar ve halkoyunları vardı. Mesela Tirbespiye'de bir dengbej Cembeli'yi iki saat on beş dakika bize anlattı. Buna benzer birsürü hikaye kayıt yaptık ve bu kayıtlar Koçerat, Derik'ten başla Kamışlı(Qamilo) 'dan Kemençe kayıtlarına kadar. Afrin'nin o barak havalarına, Kobanideki Şexlerin zikirlerine kadar. Ve orda zikirde yaptığım bir derleme mesela bir albümde de yer aldı. ''Hay yalla yalla Kamilo yalla'' diye bir parça. Benim ordaki derlememdir. O derlemeyi getirdim ve burda kurduğunuz Dilanar grubunda değerlendirdik. Ha ordaki yaptığım derlemeleri nasıl değerlendirdim sorusuna gelirsek, bireysel olarak çok değerlendiremedim. Ben onlari bir kurum adına yapmıştım, getirdim hepsini kuruma aktardım. Şuanda Akademide, hepsi ordadır. Ama bunların değerlendirilmesi zaten sadece bir bireyin yapabileceği iş değil. Kurum yapar bunu. Kurumda bir çok insan çalışır. Onlarda arşivleme yöntemlerini bilmeleri lazim. Arşivlendikten sonra bu sefer analizleri yapılması lazım. Bunlardan kitap yapılır, bunlardan yeni CD'ler yapılır, orjinali ile yayınlanabilir. Mesela öyle bir projemde vardı, bir türlü hayata geçmedi. Orjinal kayıtlariyla klasik Koçerat stranlarından oluşan CD'ler ve onların notaya alınmış kitapları.


KUTU KUTU KUTU

Merdan kimidir?

Aslen Baba tarafı Koçgirili Anne tarafı Dersimli bir ailenin bireyi olan Merdan, Kayseri Sarız'a bağlı bir köyde doğdu. İlkokul yaşamını çok değişik yerlerde yaşadı. Bazen 5 senelik okulda 5 yer değiştirdi. Ortaokulu biryerde, Lise 3 yıldır 3 değişik yerde, Kayseri, Maraş ve İstanbul'da okudu. Maraş'ta okuduğu dönemde halkoyunları oynamaya başladı. İstanbul'a geldiğinde tek başına bir çatı katında kalırken, tek arakadaşı Gitar'i oldu. Gitar'ıda o dönem kendi kendine öğrendi. İstanbul'da 8 yıl yaşadı. O dönemde Halk Evleri'ne gidip gelmeye basladı. 1990'ların sonunda Halk Evleri kapatılınca, 1991'de kurulan Mezopotamya Kültür Merkezi(MKM)'nin en genç yöneticilerinden biri oldu.1995'te Almanya'ya geldi. Koma Amed olarak konsere geldiklerinde, Avrupa'da kaldı. MİR müzikte çalıştı. 20-25 albüme aranjörlük ve tonmeisterlik yaptı. Uzun bir süre halkoyunlarında profesyönel olarak oynayip eğitmenlik yaptıktan sonra, şimdi de Mihricanlarda jüri üyesi olarak yer aliyor. Yaklaşık 4-5 yıldırda kendisine ait müzik stüdyosu var.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen